Çanakkale
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    31.94
  • EURO
    34.50
  • ALTIN
    2336.1
  • BIST
    8960.89
  • BTC
    65754.82$

Neden Bir Türlü Tatmin Olamıyoruz?

Neden Bir Türlü Tatmin Olamıyoruz?
(doktortakvimi.com) Neden bir türlü tatmin olamıyorum? İşim var. Kötü bir çocukluk geçirmedim. Ailem hayatta. Kenarda harcayacak bir miktar param ...

(doktortakvimi.com)

Neden bir türlü tatmin olamıyorum? İşim var. Kötü bir çocukluk geçirmedim. Ailem hayatta. Kenarda harcayacak bir miktar param var. İstediğimde dışarı çıkabileceğim arkadaşlarım var. Evet belki ülkede bazı problemler var ama benden daha kötü durumdaki insanlar benden daha mutlu. Neye sahip olursam mutlu olacağım!?

Her ne kadar sıkıntılı günlerden geçsek de tarihsel olarak oldukça konforlu zamanlarda yaşıyoruz. Yaşam beklentimiz eskiye nazaran çok daha ilerde. Önceki nesilleri felç eden hastalık ve korkular büyük oranda ortadan kaldırıldı. Artık hayatta kalmaktan ziyade kendini gerçekleştirmek için yaşayan ve bunu karşılayabilecek kaynaklara sahip insanlara dönüştük. Ancak tüm bunlar bizi sürekli tatmin etmeye yetmiyor. Evet, hayattaki olumlu olaylar bizi mutlu ediyor ancak bu duygu zamanla yerini alışmaya ve sıradanlığa bırakıyor.

Peki ya bizler tatmin olmak için var olmadıysak?

Psikoloji araştırmalarında evrimsel perspektif önemli bir kavrama zemini sağlamaktadır. İnsan psikolojisini sadece birey üzerinden değil tür üzerinden gözlemlememize olanak verir. Peki insanlar sürekli bir şekilde tatmin olsalardı bu durum tür için faydalı olur muydu?

Araştırmacılara göre cevap HAYIR (Baumeister vd., 2001). Eğer tatmin ve haz sürekli olsaydı tür için gelecekteki kazançları elde etmeye yönelik harekete geçirici dürtü çok az olurdu. Yani haz ve tatmin tek başlarına tür için o kadar da olumlu duygular değiller. Tatmin duygumuzun geçici olmasının 4 temel psikolojik mekanizması vardır.

  1. Sıkılma

İnsanlar olarak sıkılma konusunda diğer canlılardan çok daha yetenekliyiz. Bir köpek veya kedi için basit bir peçete veya top kısa yoldan eğlence aracı olabilirken bizler sıkılmayı yok etmek için akla dahi zor gelecek yöntemlere başvururuz. 2014 yılında yapılan bir çalışmada katılımcılardan bir odada tek başlarına 15 dakika oturmaları ve düşünmeleri istenmiştir. Odadaki masanın üstünde can acıtsa da zararlı olmayan ufak bir elektroşok mekanizması vardır. Katılımcılara deneyden önce kendilerine elektrik vermeyi planlayıp planlamadıkları sorulduğunda her biri bunu yapmayacağını hatta gerekirse elektroşoka maruz kalmamak için araştırmacılara para verebileceklerini söylemişlerdir.

Peki çalışmanın sonucu nasıl olmuş olabilir? İlginç bir şekilde kendilerine asla elektroşok vermeyi düşünmeyen bu katılımcılardan erkeklerin %67’si ve kadınların %25’i kendilerine birden fazla kez elektroşok vermişlerdir.

Bu kişiler kendi düşünceleriyle kalmaktan o kadar rahatsız olmuşlar ki elektroşok vermek bile bundan daha makul gelmiş. Bu sebeple günlük hayatta kullandığımız pek çok uygulama (sosyal medya, oyunlar, diziler vb.) bizleri sıkılma anlarından çekip çıkaran özelliklerle dolu. Hatta bunun için eğlenceli veya ödüllendirici olmalarına dahi gerek yok. En azından sıkıntıyı bir süre ertelemeleri bizim için yeterli.

  1. Olumsuzluk Yanlılığı

Olumsuzluk yanlılığı hayattaki olumsuz durumlara olumlu olanlardan daha fazla dikkat ettiğimizi söylemektedir. Her ne kadar kulağa oldukça kötümser gelse de araştırmacılar sade bir şekilde kötü iyiden daha güçlüdür demekte. Yani kendimize, diğer insanlara, hayata ve geleceğe bakarken olumsuz olaylara daha dikkat kesiliyoruz. Çocukluk çağındaki yaşantılarımızı düşünürken genellikle olumsuz olanlar daha hızlı bir şekilde aklımıza geliyor. Hatta oldukça iyi bir çocukluk geçirdiğimizi söylesek de yine de olumsuz anılarımızı hatırlamakta daha hızlı ve aktifiz. Peki neden böyle yapıyoruz? Hepimiz acıdan zevk alan mazoşist kişiler miyiz? Belki bazılarımız öyledir ancak çoğunluğumuzun bunu yapma sebebi yine evrimsel. Olumlu duygular onları deneyimleyen kişi için oldukça önemli, güzel, ödüllendirici ve anlamlı. Ancak olumsuz duygular ve deneyimler sadece kötü ve üzücü olmanın dışında tehlikeli, korkutucu ve kaygılandırıcı. Son saydığım duygular hayatta kalmamız için elzem olanlardır. Bu duyguları ortaya çıkaran deneyimler veya kişiler hemen tespit edilmeli ve çözülmeli, aksi takdirde hayatta kalma ihtimalim azalabilir. Bu bilinçdışı mekanizma bizi olumsuz olayları daha hızlı ve fazla hatırlamaya ve onları daha çabuk fark etmeye zorlar. Bu yüzden istemsiz de olsa olumsuz duygulara karşı bir yanlılığımız söz konusudur.

  1. Ruminasyon

Türkçeye kötü bir şekilde bilişsel geviş getirme olarak çevrilen bu kavram, bir konuyu, olayı, düşünceyi, deneyimi zihnimizde tekrar tekrar oynatmamız ve düşünmemiz anlamına gelir. Sınıfta yaşadığınız utanç verici bir anı tekrar tekrar düşünmeniz veya size ters davranan birisine zihninizde tekrar tekrar had bildirmeniz… Liste uzayarak gider. Ruminasyonu hepimiz yaparız. Genellikle aynı senaryoyu tekrar tekrar yaşayarak olası tehlikeleri fark etmeye veya benzer bir durumda ne yapacağıma dair bir strateji üretmeye çalışırım. Ancak bu ruminasyonun çok ufak ve faydalı bir kısmı olabilir. Geri kalan büyük kısmındaysa gereksiz yere aynı olumsuz duyguyu yaşamak ve onu hayatımda sürekli kılmak için geviş getirir gibi tekrar tekrar yaşar ve kendime acı çektiririm. Bu yüzden ders çıkarmak ve aynı hatayı tekrarlamamak için kullanabileceğim bu mekanizmayı kendimi çıkılamaz bir çukura sokmak için kullanmaya başlarım.

  1. Hedonik Adaptasyon

Hedonik, haz ile alakalı demektir. Adaptasyon ise uyumdur. Buradan yola çıkarak hedonik adaptasyona, zamanla haz veren duyguların vücuttaki etkilerinin kaybolması ve vücudun hazdan önceki haline tekrar gelmesi diyebiliriz. Biraz karışık olmuş olabilir, hadi bu konuyu biraz açalım. Örneğin orta halli bir mutluluk/huzur halindesiniz veya kaygılı ve gerginsiniz. Girdiğiniz sınavdan veya projeden güzel bir başarı ile çıktınız. Mutlusunuz, gururlusunuz, başarılı ve tatmin olmuş hissediyorsunuz. Bu duygular ne kadar süre daha sizinle olacaklar? 1 gün? 2 gün? 1 hafta? Sizi bilmem ama güzel bir haberin etkisini 1 haftadan fazla yaşayan pek az kişi tanıdım. Genellikle ne kadar sevindirici olursa olsun her şey zamanla etkisini yitirmekte. Yani duygudurumumuz ana çizgiye (base-line) uyum sağlamakta.

Kulağa üzücü geliyor, eh biraz da öyle. Her olumlu duygu -olumsuz duygular da öyle- zamanla etkisini yitirmekte ve duygudurumumuz ana çizgiye yaklaşmakta. Elbette burada da evrimsel bir mekanizma bulunmakta. Yeni hedefler ve rotalar çizmek için içinde bulunduğumuz koşulların zamanla bize yetmemesi veya eskisi kadar iyi hissettirmemesi gerekli. Yeni bir icat için eski koşulda bizi rahatsız eden bir şeylerin olması gerekli. Tamamen huzura ve tatmine ulaşmış birisi neden bu durumu değiştirmek için yeni bir arayışa girsin ki?

Peki şimdi ne yapacağız?

Hayatta asla tatmin olamayacaksak neden yaşıyoruz ki?

İşte burada esas cevaba yaklaşıyoruz. Tatmin olmamak bir başarısızlık veya kaybediş anlamına gelmiyor. Tam aksine gayet normal ve işlevsel bir insan olduğumuz anlamına geliyor. Doğamızın gereklerini yerine getiriyoruz. Nasıl bir kedi hareket eden küçük nesneler karşısında heyecanlanıyor veya kuşlar yuvalarını çöplerden temizliyor, bizler de devamlı bizi ödüllendirecek yeni hedefler ve deneyimler peşinde hazza ulaşıyoruz. Bu haz yeni bir hedef bulana kadar bize yetebilir ancak onu tükettikten sonra bir diğerine geçmemiz bizim için en faydalısı olur. Bu süreçte zaman zaman tatminsizlik yaşayabiliriz ki bu normaldir. Bize belki de yeni bir şeyler denememiz gerektiği mesajını verir. Hayatımıza anlamlı ve yeni zaferler gerekiyor demektir.

Bir şeyler başarmak için tatminsizlik ve rahatsızlıktan kaçmamalı tam aksine onların üstüne giderek bu duygulardan bir sonraki tatmin objesine uzanmalıyız. Başarılı insanların davranışlarına baktığımızda bu duyguları bir yol gösterici olarak kullanmaktalar. Basit, ödüllendirici olmayan ve bizi ileri taşımayan dikkat dağıtıcılarla bu duyguları gölgelemek uzun vadede çıkarımıza değildir.

Bu süreçte kendi değerlerimizi oluşturmalı ve idealini kurduğumuz kişi olma yolunda değer verdiğimiz davranışları gerçekleştirmeliyiz. Sınırlı ilgi ve dikkatimizi önemli ve anlamlı bulduğumuz işlerle ve düşüncelerle harcamalıyız. Bunun için de dikkatli bir plan ve uygulanabilir stratejiler geliştirmeliyiz. İşe günümüzü ve isteklerimizi planlayarak başlamalıyız. Eğer bu planları başarır ve anlamlı/değerli bir gün geçirdiğimizi görürsek bu zaferi kutlayabilir ve tatmin olma duygusunu yine yaşarız.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!